Anasayfa » Yazılarım » Marka Konuları » Mobil uygulama (app) simgelerinin “markalaşma” süreci
Tablet ve akıllı telefonlar gibi her tür mobil cihazlarımızın ekranında yer alan uygulama (app) simgelerini aslında birer “marka” olarak düşünebilir miyiz? Bence kesinlikle “evet”.
Mobil uygulamalar (app) simgeleri sayesinde ayırt edicilik kazanıyor, kullanıcı nezdinde rakip uygulamalardan ayrılıyorlar. Dolayısıyla uygulama simgelerinin de aynen klasik ticaret – hizmet markası kavramları gibi değerlendirilmesi gerekir. Yani marka olarak başvurulması ve nihayetinde ilgili uygulamanın sahibinin adına tescil edilerek korunması önemli bir konudur.
Hepimizin kullanmakta olduğu bazı popüler mobil uygulamaların (app) simgelerini, marka olma niteliği konusundaki en önemli kriter olan “ayırt edicilik ve özgünlük” kriterine göre biraz inceleyelim:
Görsel - şekilsel ayırt edicilik konusu
Youtube uygulaması kırmızı zemin üzerinde beyaz renk “play” işaretinden oluşan, aslında çok basit bir simgeye sahip. WhatsApp simgesi yeşil zemin üzerinde beyaz renk konuşma balonu ve bir telefon şekli içeriyor. Apple Music ise kırmızı renkli bir zemin üzerinde beyaz renk bir nota simgesini kullanmaktadır.



Aslında bu uygulamaların popülerliği ve bilinirliği gibi hususları tamamen değerlendirme dışında tutarsak; yani bu uygulamaları henüz popüler olmayan, yeni uygulamalar olarak düşünsek, sağladıkları hizmete göre bu simgelerin marka olarak ayırt edicilik ve özgünlük kriterinin çok az olduğu şeklinde bir yorum yapabiliriz.
Sonuçta Youtube bir video paylaşım & gösterim uygulaması ve simgesi ise genel seviyede bilinirliğe sahip bir “play” işaretinden oluşuyor. Mobil cihazlardan mesajlaşma ve iletişim hizmeti sunan WhatsApp ise direkt olarak telefon ve konuşma-mesajlaşma balonu gösteren bir simgeye sahip. Buna benzer değerlendirmeleri Apple Music ve benzeri mobil uygulama simgeleri için de yapabiliriz sanırım.
Dolayısıyla, aslında bu “simgelerin” ya da “markaların” temsil ettikleri hizmetlere göre ayırt edicilik kriteri çok az. Yani sağladıkları hizmetler açısından bakıldığında, bu tarz hizmetler için herkes tarafından kullanılmakta olan genel nitelikteki görselleri “simge” olarak kullanmaktalar. Bu durum aslında benzer hizmeti sunan uygulamalar / markalar karşısında bir tekelleşme gibi de algılanabilir. En önemlisi de bunlar ayırt ediciliği düşük simgeler olduğu için marka olarak başvurulmaları durumunda resmî kurumlarca reddedilmesi ihtimali bulunuyor.

Fakat işte bu noktada devreye başka bir gerçek giriyor: Bahsi geçen uygulamaların ve bunların sahibi olan firmaların dünya genelindeki popülerliği, bilinirliği, tanınmışlığı; yani bir nevi uzun süreli ve yoğun kullanıma dayalı bilinirlik durumları var. Dolayısıyla, esasen “Youtube”, “WhatsApp”, “Apple Music” vb. gibi uygulamaların uzun sürede dünya genelinde sahip oldukları yüksek bilinirlik, popülerlik ve kullanım oranları sayesinde artık “markalaştıklarını” gözlemliyoruz.
Dolayısıyla, dünya çapında bilinirliğe sahip dev firmalara ait mobil uygulamaların, aslında marka olarak bakıldığında yetersiz gibi görülebilecek nitelikteki simgelerinin zamanla markalaşması, tamamen ayrı değerlendirilmesi gereken bir konudur.
Fakat bu sektöre yeni giren bir uygulama geliştiricisinin, mevcut simgelerden de esinlenerek, kendi uygulaması için son derece basit nitelikte ve özellikle de bahsettiğim ayırt edicilik kriterinden yoksun bir app simgesi belirlemesi durumunda, bunu marka olarak tescil ettirmesi ise oldukça zor olacaktır diye düşünüyorum.
Kısa bir örnekle ile anlatmam gerekirse; sadece video paylaşım-gösterim hizmetleri sunacak olan ve simgesi basitçe değişik bir grafik tasarım ve renk ile fakat yine sadece genel “play” işaretini içeren yeni bir uygulama (app) var diyelim. İşte böyle bir uygulama simgesinin bir marka olarak resmî kurumlar nezdinde kabul ettirilebilmesini ben pek mümkün görmüyorum.

Esasen markaların en önemli özelliği, temsil ettikleri ürün ve hizmetlerle direkt olarak ilgisi olmayan, tanımlayıcı ve genel-geçer görsel simgeler içermeyen, yani orijinal – benzersiz olmalarıdır. Dolayısıyla bir mobil uygulama için seçilecek simgenin, marka kriterleri yönünden de incelendikten sonra belirlemesi, uygulama simgesinin markalaşması sürecinin sıkıntısızca gerçekleştirilmesi açısından oldukça önemlidir.
Mesela TripAdvisor ve Instagram simgeleri ayırt edicilik konusunda daha uygun örnekler olabilir. Online seyahat acenteliği hizmeti sunan TripAdvisor uygulamasının bir baykuşun gözlerini simgeleyen logosu ile esasen fotoğraf paylaşım hizmeti sunan Instagram uygulamasının bir kamera objektifini simgeleyen logosu (ve bu logolardaki renklerin kullanımı, vb.) dikkate alındığında, bu uygulama simgelerinin marka kriterleri açısından biraz daha özgün ve ayırt edici olduğunu belirtebilirim.


Bu konuya ilişkin diğer örnekler olarak, zaten hali hazırdaki logoları ile tanınmış olan firmaların, bu mevcut logolarını mobil uygulamalarının simgeleri olarak kullanmalarını belirtilebilirim. Mesela, Mercedes ve Nike gibi markaların, mobil uygulamalarının simgeleri olarak dünyaca bilinen logolarını kullanmaları zaten en uygun seçimdir.


Harf – kelime kullanımı ve ayırt edicilik
Bildiğim kadarıyla mobil uygulamaların simgelerinin boyutları teknik olarak sınırlıdır. Bu sınırlı simge boyutu içine “uzun” bir kelimeyi – harf grubunu yerleştirmek ise oldukça zor görünüyor. Bu sebeple uygulama geliştiricileri genelde uygulamalarının ilk harfini içeren simgeler kullanmaktalar.
Mesela, yine bazı popüler uygulamaların simgelerini inceleyelim: Netflix siyah zeminde kırmızı “N” harfini, Skype mavi – beyaz zemin üzerinde “S” harfini, Paypal ise “P” harfini kullanıyor. Tahminen, bu uygulamaların sahibi olan firmalar, sınırlı boyuttaki uygulama simgelerinin içerisine uygulamanın isminin tamamını yerleştirmeyeceklerini anladıkları için sadece ilk harfini yerleştirerek, kullanıcı nezdinde ayırt edicilik sağlamayı amaçlamaktadır.



Fakat marka olarak tescil edilmesi noktasında ise bu tarz simgeler sıkıntı oluşturabilir diye düşünüyorum. Yine bu simgelerin popülerlikleri ile ilgili gerçeği bir kenara bırakırsak; burada esas marka ibarelerinin “Netflix”, “Skype” ve “Paypal” olduğunu görmekteyiz. Yani sadece bu kelimelerin ilk harfini simge içerisinde kullanmak, esas markanın (kelimenin) sahip olduğu korumaya (tescile) sahip olmak anlamına gelmeyecektir. Dolayısıyla bu tarz tek harfli simgeler için ayrıca marka başvuru yapılması gerekir diye düşünüyorum. Fakat sadece bir harf içeren markaların tescil edilmesinin de biraz zor olduğunu da belirtmek isterim.
Daha önce de bahsettiğim üzere; ancak Netflix, Skype, Paypal, vb. gibi esas markalarının dünya genelindeki bilinirlikleri ve kullanımları çok yüksek olan uygulamaların sahibi olan firmalar, bu sayede mevcut tek harfli uygulama simgelerini marka olarak tescil ettirmekte sorun yaşamayabilir.
Fakat henüz piyasa yeni sürülmüş olan bir uygulamanın ismini düşünelim. Henüz bilinirlik ve tanınmışlık gibi kriterlere sahip olmayan bu uygulamanın isminin sadece ilk harfini içeren, standart tek harfli bir simgesinin marka olarak tescil edilmesi zor olacaktır diyebilirim. Belki başlangıçta böyle bir durumu aşmak için hem simgeyi hem de temsil ettiği kelimeyi içeren bütünleşik bir marka oluşturarak tescili için başvuru yapılması denenebilir.
Bir diğer gruba örnek olarak; hali hazırda kullanmakta oldukları markaları, firmalarının kısa isimlerinden veya harf gruplarından vb. oluşan firmaları belirtebiliriz. Bu firmalar mobil uygulamalarının simgesi olarak mevcut kısa firma isimlerini / harflerini kullanmaktadır. Zira bu kısa isimler / harfler zaten çoktan markalaşmış durumdadır. Bunlara örnek olarak da “CNN” ve “H&M” gibi uygulamaların simgelerini gösterebiliriz.


Sonuç olarak...
Mobil uygulama simgelerinin yukarıda belirttiğim kriterler dikkate alınarak oluşturulması, bu simgelerin markalaşması sürecinde de kolaylık sağlayacaktır. Simgelerin marka olarak tescil edilmesi önemlidir çünkü bu simgeler kullanıcı nezdinde mobil uygulamaların (app) adeta bir kimliği gibi işlev görmektedir.
İster bir logo şeklinde olsun, isterse de uygulamanın adı veya geliştirici firmanın ismini içeren kelime veya harf gruplarından oluşmuş olsun, bu simgelerin dünya genelinde marka olarak başvurulması ve tescilinin sağlanmasının önemli bir husus olduğunu düşünüyorum.
Hatta renkli görseller içeren simgelerin siyah beyaz versiyonlarının tescil edilmesi, daha geniş bir koruma sağlayacaktır. Eğer uygulamaya özgün bir isim oluşturulduysa, simgesinden / logosundan ayrı olarak, düz yazı kelime şeklinde bu ismin de marka başvurusunun yapılmasını, daha geniş kapsamlı bir marka koruması sağlayacağı için ayrıca tavsiye ederim.
Referans kaynakları:
- WIPO Magazine – March 2021: App icons are the new trademarks: ten conditions for strong designs and protection by Zeeger Vink
- The Trademark Lawyer – Issue 4 – 2019: Multimedia & trademarks – old or new rules for the digital world? by Dirk Spacek