Anasayfa » Yazılarım » Marka Konuları » Marka başvurusuna karar vermeden önce 3 önemli konu
Yeni bir iş – girişim içinde olduğunuzu düşünelim: Ürün veya hizmetinizin içeriğini belirlediniz; müşterilerinize bu ürün veya hizmeti nasıl sunacağınıza da karar verdiniz diyelim. Bu aşama ile birlikte söz konusu ürününüz / hizmetiniz için bir “marka” oluşturmanız ve bu markayı da kendi adınıza – firmanız adına yurtiçinde ve yurtdışında “tescil ettirmeniz” gereklidir.
Dolayısıyla öncelikle yurtiçinde ve yurtdışında “marka başvurusu” yapmanız gerekir. Fakat başvuru yapılmadan önce çok iyi düşünülmesi ve planlanması gereken bazı konular olduğunu da özellikle belirtmek isterim.
Marka tescil işlemleri hakkında hem kendi deneyimlerim hem de çeşitli kaynaklardan zaman içinde edindiğim bilgilere istinaden oluşturduğum 3 önemli konuyu maddeler halinde paylaşmak istiyorum.
Aşağıda özet olarak belirteceğim hususların olası bir marka başvuru öncesinde, marka konusundaki uzmanlar ile istişare edilmesi ve ardından varılacak ortak kanaate göre yeni marka başvurusu konusunda karar verilmesinin daha uygun olacağını düşünüyorum.

1. Marka başvurusu öncesinde “araştırma” yapılması önemlidir
Her ülkenin marka kanun ve uygulamaları farklıdır. Bazı ülkelerde yeni marka başvuruları, ilgili resmi kurum tarafından daha önceki marka başvuru ve tescillerine benzerliğine ilişkin bir incelemeye tabi tutulur.
Mesela, Türkiye gibi benzerlik incelemesi sistemini uygulayan bir ülkedeki resmi kurum tarafından başvurunuz incelenir ve eğer daha önceden tescilli veya başvuru durumunda olan bir markaya benzer bulunursa ret / kısmi reddedilmesine karar verilebilir.
Bu tarz riskleri en aza indirgemek için başvuru yapılmadan önce marka olarak düşündüğünüz ibare için bir “marka araştırması” yaptırılması ve araştırma sonuçlarının marka uzmanlarınca değerlendirmesinden sonra başvuruya karar verilmesi daha uygun olur.
Yukarıda bahsettiğim benzerlikten dolayı ret gerekçesi haricinde, bazı mutlak ret gerekçeleri sebebiyle de markanızın reddedilmesi riski vardır. Mesela bazı örnekler olarak; başvuru yaptığınız marka ibaresi ayırt edici niteliği olmayan bir ibare ise; tescil talep ettiğiniz ürün ve hizmetler için tanımlayıcı nitelikteki bir ibare ise; uluslararası semboller/ bayraklar ve benzerlerini içeriyorsa; genel ahlak kuralları / kamu politikasına aykırı kabul edilen simge ve ifadeler içeriyorsa vb. gibi çeşitli sebeplerle de reddedilebilir. Bu risklere istinaden, bir marka başvurusuna karar vermeden önce, marka olarak seçtiğiniz ibare veya simgenin bu kriterler yönünden de marka uzmanları tarafından değerlendirilmesi ve ona göre karar verilmesi daha uygun olur.
Marka başvurunuz ilgili resmi kurumdaki “inceleme aşamasını” geçtikten sonra ilana (yayın aşaması) çıkacaktır. Yayın aşamasında ise markanıza üçüncü şahıslar tarafından (mesela, bir marka sahibi sizin yeni başvurunuzu kendi mevcut markasına benzer bulursa) itiraz edilebilir. Böyle bir durumda uzun bir itiraz süreciyle – itilaflı konularla karşılaşılması ihtimali vardır.
Dolaysıyla, eğer başvuru öncesi “marka araştırması” yapılırsa, ret sebebi olabilecek markalar ile itiraza gerekçe olabilecek markalar da önceden tespit edilebilir ve itilaflı durumları en aza indirgeyebilecek bir yol haritası marka uzmanları tarafından daha başvuru öncesinde belirlenebilir.

2. Markanızın “sanal dünyada” da yer alması gerekir
Günümüz dünyasında tescilli markası olan ürün veya hizmetlerin ticari başarıya ulaşabilmesi için sosyal medya ve internet içeriğinde de mutlaka yer alması gerektiğini düşünüyorum.
Dolayısıyla söz konusu markanızın sanal dünyadaki yerini de başvuru işlemleri ile eş zamanlı bir süreçte hazırlamaya başlamanız gerekir. Aşağıda belirteceğim bazı sorular, bu konuda neler yapılması gerektiğine ilişkin fikir verebilir sanırım:
- Markanıza ilişkin müsait durumda bir internet alan adı (internet sitesi kurulması amacıyla) edinebiliyor musunuz? Diğer bir deyişle, markanız içerecek alan adı daha önceden başkası tarafından alınmış olabilir veya kullanılmasında bir engel vb. olabilir. Öncelikle bu tarz konularda uzman olan kişi ve kurumlardan destek alınarak hareket edilmesinde fayda vardır.
- Markanız ile aynı ada sahip bir internet sitesi oluşturulduğunda, bu sitenin arama motoru optimizasyonu (SEO) işleminin yapılması da gerekir. Böylece internet arama sonuçlarında markanız – internet siteniz daha yukarıda çıkacak ve daha çok ziyaretçi çekecektir. Mesela, markanızla aynı ibareyi veya çok yakın benzerin içeren başka bir internet sitesi var mı ve markanızı taşıyan internet sitenizin görünürlüğüne – içeriğine olumsuz bir etkisi vb. olabilir mi? Bunun gibi birçok konuya en uygun cevapları bulabilmek için SEO konularında uzman olan kişi ve kurumlardan destek alabilirsiniz.
- Bu marka için sosyal medya hesapları (Twitter, Instagram, YouTube, Facebook ve TikTok, vb.) oluşturulması da gerekir. Dolayısıyla markanıza birebir veya yakın benzer olan ve daha önceden oluşturulmuş herhangi bir sosyal medya hesabı – kullanıcı adı – influencer adı vb. var mıdır? Bunların da öncelikle araştırılmasında fayda vardır.
- Eğer markanıza ilişkin bir mobil uygulama geliştirmeyi de düşünüyorsanız, bu konuda da önceden bir araştırma yapmanız faydalı olabilir. Mesela, Google Play Store veya Apple App Store’da markanıza yakın benzer veya birebir aynısı bir ada sahip bir mobil uygulama var mıdır? Bu tarz konuların da uzmanlarla istişare edilmesi gerekir.

3. Tescilli markanızın ticarette aktif olarak “kullanılması” gerekir
Markaların tescil edildikten sonraki süreçte, tescilli olduğu mal ve hizmetler için aktif olarak kullanılması gereklidir. Birçok ülkenin marka kanunlarında, markaların tescil edildikten sonraki 3, 5 veya 10 yıl gibi sürelerde ticarete aktif olarak kullanılmadığının tespit edilmesi durumunda (markanın kullanılmamasına ilişkin meşru sebepler sunulmazsa), ilgili tescilin iptal edileceği yönünde hükümler yer almaktadır.
Mesela, ABD’deki marka kullanım ispatı uygulamaları oldukça katı kurallara sahiptir. ABD Patent ve Marka Kurumu tarafından marka başvuruları için hem tescil öncesi süreçte hem de tescil sonrası süreçte (5. Yıl beyanı ile 10. Yıl yenilemelerde vb.) kullanım beyanı sunulması talep edilmektedir. Kullanım delili sunulmazsa veya sunulan kullanım delilleri yeterli bulunmazsa, ilgili ABD marka tescilinin kısmen veya tamamen iptali söz konusu olabilir. Ayrıca 3. Şahıslar tarafından da markanın tesciline karşı kullanılmamaya dayalı iptal işlemi başlatılması riski vardır.
Keza Çin’de de markanın tescilini müteakip 3 yıllık süre sonrasında, üçüncü taraflarca kullanılmamaya dayalı iptal işlemine konu edilmesi mümkündür. Eğer marka sahibi kendisine tanınan süre içinde resmi kuruma yeterli kullanım kanıtı sunamazsa, markasının Çin’deki tescili kısmen veya tamamen iptal edilebilir.
Türkiye’de 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 9. Maddesi kapsamında tescilli markalar için iptal talebinin sunulabileceği durumlar belirlenmiştir. Buna göre, markanın tescil tarihinden itibaren 5 yıl içinde haklı bir neden olmaksızın tescil edildiği mal veya hizmetler bakımından Türkiye’de kullanılmaması veya markanın kullanımının 5 yıl süreyle sürekli olarak kesintiye uğraması halinde, markanın tescili iptal edilecektir. Bu konuda resmi merci tarafından verilecek karar, marka sahibinin sağlayacağı kullanım ispatına bağlı olacaktır. Yani daha önceki örneklerde de belirttiğim üzere, yeterli kanıt sunulmazsa markanın tescili tamamen veya kısmen iptal edilebilir.
Dolayısıyla, markanızın başvuru aşaması öncesinde geleceğe yönelik bir projeksiyon yapılması da önemlidir. “Marka aktif olarak kullanılmakta mı” veya “yakın bir gelecekte kullanılacak mı” gibi soruların yanıtları, markanızın gelecekteki başarısı açısından önem arz etmektedir.
Sonuç olarak
Belirttiğim temel konuları dikkate aldığımızda, bir markanın tescil süreci kadar tescilden önceki
oluşturulma sürecinin de ne kadar önemli olduğunu görmekteyiz.
Bu 3 madde sadece yurtiçinde marka tescilini ilgilendiren konular değildir. Esasen yurtdışında bir marka başvurusuna karar verilmeden önce bu tarz konuların uzmanlarla istişare edilmesi çok daha önemlidir. Zira yurtdışında marka tescili hem süreç hem de maliyet olarak yurtiçinde marka tesciline göre çok daha farklıdır.
Yani markanın yurtiçinde veya yurtdışında lansmanından çok daha öncesinde, henüz markaya ilişkin ilk fikrin ortaya çıkmasından itibaren planlı bir şekilde ilerlemek, tüm sürecin başarısı açısından son derece önemlidir.
Not: Yurtdışında marka tescili konusunda daha genel bilgiler edinmek isterseniz, aşağıda linklerini verdiğim yazılarımı da okuyabilirsiniz: